ALLAH BİLİYOR MU? BİLECEK Mİ? ÖĞRENEN BİR TANRI DÜŞÜNÜLEBİLİR Mİ? / Ahmet GÜNAYDIN

Yayınlandı: 06 Eylül 2012 / Ahmet Günaydın, İktibaslar

Evrende olup biten olayları takdir eden/belirleyen Yaratan’ın her şeyi ezeli ilmiyle bilip takdir ettiği İslam itikat sisteminin tartışılmaz konularından sayılmıştır. Bunun yanında Allah’ın ezeli ilminin insan özgürlüğünü sınırlandırıp sınırlandırmadığı da önemli tartışma konularındandır. Allah’ın bilgisinin ezeli olduğu ve bu bilgiye insanın yaşamındaki olayların da dâhil olduğu inancı Kur’an’daki birçok ayetle ve de insanın özgürlük ve sorumluluk olgusuyla çelişmektedir.

Bu çelişkiyi gören itikatci mealciler ve müfessirler birçok kavramı ve ayeti itikada uydurmak için tahrif etmek zorunda kalmışlardır. Bir anlamda; Allah’ın ‘maksadını aşan ifadeler’ini düzeltmek durumunda kalmışlardır.

Bu yazıda bu durumu dayandırdığım ayetleri orijinale uygun tercümeleriyle verip ayetlerden çıkardığım soruları fikirlerinize sunacağım:

Ayet 1: “And olsun ki biz, onlardan öncekileri de sınadık.  Allah, dürüst olanları elbette BİLECEKTİR. (feleyalemenne allahu)  Ve O, yalancıları da elbette BİLECEKTİR.” (veleyalemenne allahu) (ankebut:3)

Ayet 2: “Allah müminleri elbette BİLECEKTİR. (feleyalemenne allahu) Ve münafıkları da elbette BİLECEKTİR.” (veleyalemenne allahu) (anlebut:11)

Ayet 3: “Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri BİLMEDEN (ve lemma yalemillahü) ve direnenleri BİLMEDEN (ve yaleme)  cennete gireceğinizi mi sandınız? (Ali İmran:143)

Ayet 4: “İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen, Allah’ın izniyledir ve Allah, müminleri BİLSİN (veli yaleme) diyedir. Ve münafıkları BİLSİN( veli yaleme) diye.” (Ali İmran 166-167)

Ayet 5:  “…Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden BİLELİM…” (Li naleme) (bakara:143)

Ayet 6: “Şimdi, Allah yükünüzü hafifletti.  Sizde bir zaaf olduğunu BİLDİ (ve alime). İçinizden sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelir.” (Enfal:66) (65. Ayette bu oran 1’e 10 iken sonraki zayıflık oranı 1’e 2 ye düşürülmesine sebep olmuştur.)

Ayet 7: “Oysaki onun (iblisin), onlar üzerinde hiçbir sultası yoktu. Sadece biz; ahirete inananı, onun hakkında kuşkuya düşenden BİLMEK (Li naleme) için böyle yapıyorduk” (sebe:21)

Ayrıca; Kur’an ayetlerinde Rabb, hiçbir yerde ‘aslında öyle olacağını zaten biliyordum’ üslubuyla değil, insanın kararları sonucunda ortaya çıkan durumları ‘sürpriz’ ve ‘öngörülmemiş’  durumlarmış gibi bir üslupla zikretmektedir. Misal: insan süresinin ilk ayetinde insanın anılmaya değer bir varlık olamamasına hayıflandığını görüyoruz. Ayrıca rest çektiği iblisin öngörüsünün isabetli çıkmasını şaşkınlıkla zikrettiğini de görüyoruz. (sebe:20)

Bu ayetleri ele almakla Allah’ın ilminin ezeli olmadığı gibi bir ön kabulü kesin kabul gibi ortaya koymadığımı en başından beyan ederim. Sadece bu ayetlerin aklıma getirdiği bazı soruları sormak istiyorum.

SORULAR:

1. Allah’ın insana ruhundan üflemesiyle O’nun özellik ve kabiliyetlerinin kısmen insana geçtiğini düşünürsek, insana verilen bu kabiliyetler ve özellikler kadar Allah’ın kendini sınırlandırdığı düşünülemez mi?  Dolayısıyla Allah’ın insanın kısmi MEŞİET, İLİM, KUDRET,  YARATMA alanlarında kendini kendi isteğiyle sınırlandırdığı ve aslında İkbal’in deyimiyle önemli bir risk aldığı düşünülemez mi?

2. Allah’ın ‘istiva’  etmesinin insana bıraktığı meşiet/insiyatif alanından çekilmesi olduğu düşünülemez mi?

3. Tevrat’ın başından Kur’an’ın sonuna kadar Allah kavramının seyrine bakacak olursak, prensipleri/hukuk normları zamana göre değişen, uygulamaları farklılık arz eden, yer yer öğrenen bir beşer tanrı profilini görmek mümkün değil mi? Yukarıda arz ettiğim ayetler de insanların tercihlerine başlı bir bilgilenme kendini göstermiyor mu?

4. Allah’ın ilminin ezeli olduğunu söylemek, insanın yaşantısının da ezeli bir belirlenmeye tabi olduğu anlamına gelmez mi? Eğer öyleyse insan nasıl özgür olabilir ki?

5. Allah’ın,  ilminin ezeli olduğu kaygısını hiç taşımadan, gelecekte bileceğini söylemekten çekinmemesine rağmen, İslam kelamcılarının bu ilmi, ezeli kılma gayreti, uydurdukları vesayetçi bir kader ve tanrı anlayışının alt yapısını inşa çabası değil midir?

6. Meal ve tefsirler neden yukarıdaki ayetlerde geçen kelimeleri ve zamanlarını değiştirme gereği duymuşlardır? Olduğu gibi çevirdiklerinde maazallah; Allah’ın hiç de yüksünmediği ilminin sınırlılığı ve insanın özgürlüğü gibi sakıncalı bir düşüncelere varmamızdan mı korkmuşlardır?

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.