‘Kişisel Gelişim’ Kategorisi için Arşiv

DÖRT ANLAŞMA…

Yayınlandı: 13 Mayıs 2014 / Kişisel Gelişim

Don Miguel Ruiz ‘den Dört Anlaşma’yı hayatımıza geçirebilmeyi rica ediyorum. En azından deneyerek adım atmak ya da aklınızın bir köşesindeyken arada bir hatırlayacağınızı düşünüyorum.

1.Anlaşma; Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin.

2.Anlaşma; Hiçbir şeyi Kişisel Algılamayın.

3.Anlaşma; Varsayımda Bulunmayın.

4.Anlaşma; Daima Yapabildiğinizin En İyisini Yapın.

1.Anlaşma; KULLANDIĞINIZ SÖZCÜKLERİ ÖZENLE SEÇİN.

Sözleriniz arı – kusursuz – eksiksiz olmalıdır. Kullandığınız sözcüklerde kusursuz olabilmeniz ilk anlaşmadır. Sözünüzü özenli bir seçicilikle kullanmak “GÜNAHSIZ” sözler kullanmak enerjinizin doğru kullanımıdır. Bu enerjinizi sevgi ve gerçek olan yöne doğru kullanmak anlamına gelir. Kendinizle sözünüzde “GÜNAHSIZ” olacağınız doğrultusunda bir anlaşma yaparsanız sadece bu niyette olmanız bile içinizde birikmiş olan duygusal zehirlerden arınmanız için yeterli olacaktır. Gerçek sizin ağzınızdan dile geldiğinde sizi ARINDIRIR ve ÖZGÜRLEŞTİRİR. Söz biz insanların sahip olduğu en güçlü armağandır.

Birinci anlaşmayı benimseyerek ve sözümüzü özenle seçersek bir süre sonra zihnimiz ve bireysel ilişkilerimizdeki iletişimimiz duygusal zehirden arınacaktır. Sözlerinize gösterdiğiniz dikkat ve seçimlilik size bir şey daha kazandıracaktır.

BAĞIŞIKLIK… Başkalarının negatif telkinlerine karşı bağışıklık kazanacak ve size söylenen olumsuz sözlerden etkilenmez hale geleceksiniz. Olumsuz fikirleri kabul etmek ancak olumsuz fikirlerin verimli olduğu bir zihinde olabilir. Siz sözlerinizde saflığı ve gerçeği ifade ettiğiniz sürece, zihniniz kara büyüden gelen sözler için verimli bir ortam oluşturmaz. Böyle bir zihin sadece sevgiden gelen sözler için verimli olur. Sözleriniz “GÜNAHSIZ” ise kendinizi iyi hissedersiniz. Kendinizi mutlu ve huzurlu hissedersiniz. Şu anda bu toplumu zihninize ekiyorum. Tohumun gelişip gelişmeyeceği zihninizin sevgi tohumuna uygun ortamı olup olmamasına bağlıdır. Kendinizle bu anlaşmayı yapmak size bağlı… Bu tohuma bakın onu besleyin, büyütün. Bu tohum zihninizde geliştikçe daha fazla tohumlar yaratacaktır. Ve sevgi tohumları, korku tohumlarının yerini alacaktır.

BİRİNCİ ANLAŞMA çok güçlüdür.

Sözlerinizi doğru kullanın. Sözlerinizi sevginizi paylaşmak için kullanın.

Beyaz büyüyü kullanın ve bunu kullanmaya kendinizle başlayın.

Kendinize ne kadar harika, ne kadar özgün ve büyük olduğunuzu söyleyin.

Kendinizi ne kadar sevdiğinizi söyleyin.

Sözlerinizi size acı veren küçük anlaşmalarınızı bozmak için kullanın.

Sizi bireysel özgürlüğe, büyük başarılara ve bolluk bilincine doğru götürebilir.

Tüm korkularınızı haz ve sevgiye dönüştürebilirsiniz.

Korku rüyasını aşarak farklı bir rüya yaratabilirsiniz.

Cehennemde yaşayan binlerce insanın arasında bile cennette yaşayabilirsiniz.

Çünkü artık cehenneme karşı bağışıklık kazanırsınız. Cehennem size yaklaşamaz.

2. Anlaşma; HİÇBİRŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMA.

Kişisel algılamak anlamak söylenen şeye katılmakla mümkündür. Söylenen şeyle anlaşma yaptığınız anda, zehir zihninize yayılır ve cehennem rüyasının tutsağı olursunuz. Bu tuzağa düşmenizin nedeni bireysel önemlilik denilen şeydir. Bireysel önemlilik ya da kişisel algılamak bencilliğin en üst düzeydeki ifadesidir. Çünkü her şeyin “KENDİMİZLE İLGİLİ” olduğunu varsayarız. Her şeyin merkezinde kendimizin olduğunu düşünürüz. Diğer insanlar merkeze sizi koyan hiçbir şey yapamaz. Yaptıkları her şey kendileriyle ilgidir. Herkes kendi rüyasını yaşar.

Bir şeyi kişisel algıladığımızda onların bizim dünyamızın nasıl olduğunu bildiklerini varsayarız. Ve kendi dünyamızı onların dünyasına empoze etmeye çalışırız. Durumu son derece kişiselmiş gibi göründüğü anlarda bile başkaları size direkt olarak hakaret ediyor olsa bile, yine de sizinle ilgisi yoktur.

Biri size “Hey sen çok çirkinsin” dese bile bunu KİŞİSEL ALGILAMAYIN. Çünkü gerçek şu ki kişi kendi duygu, düşünce ve inanışlarını ifade ediyor. Bu kişinin size gönderdiği zehri kabul edip etmemek kişisel algılamayla ilgilidir. Eğer zehri kabul ederseniz onu size ait kılarsınız. Söylenenleri kişisel algıladığınızda zehri tutarsınız. Oysa kişisel algılamadığınızda cehennemin ortasında bile zehirlere karşı bağışıklığa sahip olursunuz. Bu bağışıklık gücü 2. ANLAŞMANIN ARMAĞANIDIR.

Kişisel algıladığınızda söylenenlerden rahatsızlık duyarsınız. Kendi inançlarınızı savunarak tepki gösterirsiniz. Bu tepkiyle çelişkiler ve çatışmalar yaratırsınız. Küçük şeyleri bile büyütür, pireyi deve yaparsınız. Çünkü haklı çıkmak ihtiyacı duyarsınız.

Birisinin bana kim olduğumu söylemesine ihtiyaç duymuyorum. Hiçbir şeyi kişisel algılamıyorum. Sizin bakış açınız sizin dünyanızı yansıtır. “Söylediklerin beni incitiyor” diyebilirsiniz. Ama sizi inciten söylediklerim değil. Yaranıza dokunduğu için incinirsiniz. SİZİ İNCİTEN SİZSİNİZ… Sizi incitmiş olduğumu da kişisel algılamam. Sizin bakış açınız sizin için KİŞİSELDİR. Sizin bakış açınız sizin GERÇEĞİNİZDİR. Bana kızdığınızda kendinizle uğraştığınızı BİLİRİM. Ben size kızmanız için iyi bir mazeret olurum. Kızarsınız, çünkü KORKUYORSUNUZDUR… Çünkü korkularınızla UĞRAŞIYORSUNUZ… Korku yoksa kızmak mümkün değil. Korku yoksa nefret etmek de mümkün değil. Korku yoksa kıskanç ya da özgün olmak da mümkün değil. Korkusuz yaşadığınızda, sevgiyle yaşadığınızda bu tür duygulara yaşamınızda yer yoktur. İnsanları kişisel algılamadan gerçekte oldukları gibi görebilmeyi başardığınızda asla söylediği ya da yaptığı şeylerden incinmeyiz. Size yalan söyleseler de bundan incinmezsiniz.

Çünkü onların korktukları için yalan söylediklerini bilirsiniz. İnsanlar kendilerinin mükemmel olmadığının sizin tarafınızdan keşfedilmesinden korkuyor. Sosyal maskeden sıyrılmak acı vericidir. Birisinin söylediği ve yaptığı şey arasında fark varsa ve siz davranışa değil söylenene kulak vermeyi seçerseniz, kendinize yalan söylemiş olursunuz. Kendinize doğruyu itiraf etmek acı verebilir ama gerçeği kabul etmek iyileşmenin başlangıcıdır her şey daha iyiye doğru düzelecektir. HİÇBİR ŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMAYIN. Kişisel algıladığınızda hiçbir şey uğruna kendinizi acı çekmeye mahkûm edersiniz.

İnsanlar farklı boyutlarda ve farklı açılarda acıların tiryakisi olur.

Bizler bu bağımlılıkları sürdürebilmek için birbirimize destek veririz. Eğer kullanılma – sömürülme – aşağılanmaya ihtiyaç duyuyorsanız başkaları sizi kullanarak sömürerek ya da aşağılayarak size ihtiyacınızı karşılamanız için yardım etmekte gönüllü olacaktır. Sizi taciz edecek insanları bulmanız çok kolaydır. Acı çekme bağımlılığı uygulamalı bir anlaşmadan başka bir şey değildir. Birisi size sevgi, saygıyla davranmıyorsa o kişinin sizden uzaklaşması bir armağandır. Terk edilince bile bir süre acı çeker, bir süre sonra yüreğiniz iyileşir. O zaman gerçekten istediğini seçebilirsin. Kişisel algılamadığında; yaşamınızda birçok acıdan kaçınmanız mümkün. Kızgınlık, kıskançlık, fesat duygular yok olur. Üzüntüler kaybolur. Özgürlüğe kavuşursunuz. Kişisel algılamadığınızda; sorumlu seçimler yapabilmek için sadece kendinize güvenmeyi öğrenirsiniz. Asla başkalarının davranışlarından sorumlu değilsiniz. Sadece kendi davranışlarınızdan sorumlusunuz. Bunu anladığınızda; başkalarının söylediği özensiz sözler sizi incitmez. Yüreğinizi tümüyle açarak dolaşsanız da kimse zarar veremez.

Alay edilme reddedilme korkusu olmadan “ Seni Seviyorum” diyebilirsiniz. Suçluluk – öz yargılama olmaksızın “ EVET ya da HAYIR” diyebilirsiniz. Cehennemin ortasında içsel huzur mutluluk hissedersiniz. İki anlaşmayı hayatınızda uyguladığınızda cehennemde tutsak kılan binlerce küçük anlaşmaların (Yüzde) %75ini bozmuş olursunuz. CEHENNEMİN ATEŞİ SİZİ YAKMAZ…

3.Anlaşma; VARSAYIMDA BULUNMAYIN.

Varsayımlarda bulunmanın problemi, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Başkalarının neyi düşündüğüne, yaptığına dair varsayımlarda bulunuruz. Varsayım teorilerimizi kişisel algılarız. Sonra da o kişileri suçlar ve sözlerimizle duygusal zehir saçarak tepki gösteririz. İşte bu nedenle varsayımda bulunduğumuz her şeyde problemlere davetiye çıkartırız… Varsayımlarda bulunuruz,

Yanlış anlarız Kişisel algılarız Drama yaratırız…

Yaşamımızdaki üzüntülerin, dramların kaynağında; kişisel algılama ve varsayımda bulunmak vardır… Varsayımlarımız ve kişisel algılamada fazlasıyla duygusal zehir yaratırız. Çünkü genellikle varsayımlarımızla ilgili dedikodulara başlarız. Bir şeyi anlamadığımızda varsayımlarda bulunarak ona anlam vermeye çalışırız ama gerçek ortaya çıktığında rüya balonumuz patlar ve gerçeğin hiç de düşündüğümüz gibi olmadığını anlarız. İlişkilerdeki varsayımlarda bulunmak probleme davetiye çıkarır.

İlişkilerdeki varsayımlarda kavgalarımızın, zorunluluklarımızın, sevdiğimizi iddia ettiğimiz kişileri yanlış anlamamızın nedenidir. İsteklerimiz otomatikman yapılmadığında beklentilerimiz gerçekleşmediğinde kırılır, incinir, üzülür, bunu nasıl yapabildin? bilmeliydin? diye düşünürüz.

İnsan zihni ilginçtir. Kendimizi güvende hissedebilmek için her şey bir anlam vermeye, açıklamaya anlamaya çalışmaya ve anladığımızın doğru olduğu konusunda haklı çıkmaya ihtiyaç duyarız. İşittiğimiz bir şeyi anlamadığımızda bile anladığımıza dair varsayımda bulunuruz. Ve varsayımlarla verdiğimiz anlama inanırız. Anlamadığımız bir konuda her türlü varsayımda bulunuruz. Çünkü soru sorma cesaretine sahip değiliz… Bir şeye inandığımızda o konuda haklı olduğumuzu varsayarak haklılığımızı kanıtlamak, inanç pozisyonumuzu savunmak uğruna ilişkilerimizi bozmayı yok etmeyi bile göze alırız. Başkalarının bizim gibi düşündüğünü hissettiğini, yargıladığını, sömürdüğünü varsayarız.

İnsanların en büyük varsayımı budur. Bu nedenle başkalarının yanında kendimiz olmaktan korkarız. Çünkü herkesin bizi yargılayacağını, suçlayacağını, kullanacağını, sömüreceğini varsayarız. Kendimizin yaptığı gibi… Bu yüzden başkalarına bizi reddetme şansını vermeden biz kendimizi reddederiz. Başkasının bize yapacağını bizim kendimize yapmamız daha güvenlidir… Yapabileceklerinizi abartmanız ya da yapabileceğinizden daha düşük amaç edinmeniz kendinize doğru sorular sormak ve yanıtı almak için zaman ayırmamanızdan kaynaklanır. Belki gerçekten istediğiniz şeyi bilmek için kendinize yalan söylemekten vazgeçmeniz gerekebilir… İlişkiye girdiğinizde neden hoşlandığınıza gerekçe aranır sadece görmek istenen görülür… Hoşlanılmayan noktalar yadsınır… Haklı olmak için kendinize yalan söylersiniz.. Varsayımlarda bulunursunuz.

“Sevgimle kişiyi değiştirmek“ Oysa sevgimiz kimseyi değiştirmez. Kişi değişiyorsa değişmek istediği içindir. Bir süre sonra bir şeyler olup inciniriz. Birden görmek istemediğimiz şeyleri görürüz. Bu duygusal acının nedeni olarak kişiyi suçlarız.

Sevginin mazur görmeye / gösterilmeye ihtiyacı yoktur.

Sevgi ya vardır ya da yoktur…

Hiç değiştirmek istemediğiniz birini bulun.. Zaten istediğiniz gibi olan biriyle olmak değiştirmeye çalışacağınız biriyle olmaktan daha kolaydır…

Beni olduğum gibi seversen “PEKİ” gel…

Olduğum gibi sevmezsen “PEKİ” güle güle başkasını bul…

Önce partnerinize sonra hayatınızdaki herkesle varsayımlara dayanmayan bir ilişki kurduğunuzda iletişim tamamen değişecektir. İlişkileriniz yanlış varsayımların oluşturduğu çelişkilerden dolayı yıpranmayacaktır. Kendinizi varsayımlardan kurtarmanın yolu soru sormaktan geçiyor. Anlamadığınızın sorun, netleşene kadar soru sorma cesareti gösterin varsayımsız iletişim açık ve nettir. Açık bir iletişimle tüm ilişkiler değişecektir. Pratik yapmak tekrarlarla uygulamak iradeyi güçlendirir, tohumu besler. Yeni alışkanlığın yerleşmesi için sağlam bir temel oluşturur. Bu anlaşmayı alışkanlığa dönüştürdüğünüzde tüm yaşamınız da dönüşecektir. Rüyanızı dönüştürdüğünüzde yaşamınızda sihir kendiliğinden oluşur. Sihirli yaşamda istediğiniz her şey size kolaylıkla gelir.

Çünkü ruh içinizde özgürce dolaşır.

Bu niyetin ustalığı – yaşamın ustalığı – ruhun ustalığı – sevginin ustalığı – değer bilmenin ustalığıdır.

BU YOL BİREYSEL ÖZGÜRLÜĞÜN YOLUDUR.

4.Anlaşma; DAİMA YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAP.

Bu anlaşma üç anlaşmanın kalıcı alışkanlığa dönüşmesini sağlayan anlaşmadır. İlk üçün aksiyonudur. Her koşul altında daima en iyisini yapın, ne daha fazla ne daha az. An her an değiştiği için asla “en iyiniz” olmayacaktır. Sabah taze – enerjik olarak yaptığınız “en iyi” akşamın yorgunluğunda yaptığınız “en iyi” den daha iyi olacaktır. En iyiniz sağlıklı ya da hasta olmanıza – ayık ya da sarhoş olmanıza göre değişecektir. Günlük yaşamınızda duygularınızın andan ana, saatten saate, günden güne, değişiklik göstermesi gibi “en iyiniz” de zaman içinde değişime uğrayacaktır. 4. yeni anlaşmayı uyguladıkça “ en iyiniz” gittikçe “en iyiniz” olacaktır.

Eğer yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızda kendinizi yargılamak için mazeret bulamazsınız. Yargılamadığınızda suçluluk duygusu suçlama ya da kendinizi cezalandırmazsınız.

BU dünyada; hazzı ve yaşamı feda etmek için değil! Yaşamak mutlu olmak sevmek için varız. Yapabildiğinin en iyisini yapmakla yaşamı dolu dolu yoğun yaşanıyor. Üretken kendinize iyi olursunuz. Eğlenir can sıkıntısı çaresizlik hissetmezsin. En iyi yaptığınızda kendinizi de kabul etmeyi de öğrenirsiniz. Hatalardan ders almayı öğrenmek pratik yapmak sonuca dürüstçe bakmak ve yola yine devam etmek… Buda farkındalığımızı geliştirir. Yapabildiğinizin en iyisini yapmak iş gibi gelmez, yapılandan zevk alınır. Çünkü bunu bildiğinizde sonuçlar beklediğiniz gibi olmasa bile negatif duygular uyandırmaz. Hatalardan ders alınır ve yeni yol denenir. Tanrı hayattır. Tanrı yaşamın kendisinin ifadesidir. “SENİ SEVİYORUM TANRIM” demenin en iyi yolu yaşamınızda en iyisini yaparak yaşamaktır. “TEŞEKKÜR EDERİM TANRIM” demenin en iyi yolu geçmişi özgür bırakarak anda yaşayabilmek şimdi ve burada olabilmektir. Yaşam sizden neyi alıyorsa bırakın gitsin. Aktif bir teslimiyet duygusu içinde geçmişi bıraktığınızda anda dolu dolu canlı olmanıza izin verirsiniz. Geçmişi bırakmak demek şu andaki rüyanızdan haz almanız demektir.

Geçmişte bir rüyada yaşarsanız, şu anda olandan haz alamazsınız. Şu anda olandan zevk almamak geçmişte yaşamaktır. Bu acı çekmeyi, kendinize acımayı, gözyaşınızı getirir. Oysa dünyaya mutlu olmaya sevmeye paylaşmaya gelindi. Bu haklarınızı kullanın ve yaşamdan zevk alın.

İçinizden akıp giden yaşama tepki duymayın.

İçinizden akıp giden yaşam tanrıdır.

Sizin varlığınız tanrının varlığının kanıtıdır.

Sizin varlığınız yaşamın ve enerjinin kanıtıdır.

Tanrı için kanıt aramayın. Risk alın ve yaşamınızdan haz alın. Hayır demek istediğinizde hayır deyin. Evet demek istediğinizde evet deyin. Sizin kendiniz olmaya hakkınız var. En iyisini yapmadığınızda kendiniz olma hakkını elinizden alıyorsunuz. Yaşamınızdaki canlılık üretkenlik sevecenlik tanrının size “hey seni seviyorum” demesidir.

İlk üç anlaşma; yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızda işlevsel olur. Daima sözünü özenle kullanacağını bekleme; alışkanlıklar güçlüdür, zihninize kazılmış olabilir. Yine de yapabileceğinizin en iyisini yapabilirsiniz.

Hiçbir şeyi asla kişisel algılamayacağınızı beklemeyin; sadece en iyisini yapın. Asla bir daha varsayımda bulunmayacağınız anı beklemeyin; yine de en iyisini yapabilirsiniz. Yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızda sözlerinizi özensiz kullanma.. Kişisel algılama ve varsayımlarda bulunma alışkanlıklarınız gittikçe zayıflayacak ve seyrekleşecektir. Daima en iyisini yaptığını da dönüşümün ustası olacaksınız. Uygulama kişiyi ustalaştırır.

DÖRT ANLAŞMA; dönüşüm ustalığının özetidir.

Bu cehennemi cennete dönüştürme ustalığıdır.

Bilgi hazdır. Sadece kullanmayı bekliyor. Dört Anlaşmayı öğrendik. Bilgiye sahiptik ama anlaşmaları yaşama katmaya ihtiyaç vardır. Bu anlaşmaların anlamına ve gücüne saygı duymanızın zamanı geldi. Bu anlaşmaları yaşamınıza geçirmek için yapabileceğinizin en iyisini yapın. Bu anlaşmalara sadık kalabilmek için tüm gücümüzü kullanmalıyız. Düştüğünüzde kendinizi yargılamayın. Kendinize karşı dirençli olun. Her düştüğünüzde kendinizi yargılamayın. Kendinize karşı dirençli olun. Her düşüşte ayağa kalkın ve anlaşmanızı yeniden yapın. Dikkatinizi geleceğe değil. Bugüne yöneltin. Anda yaşayın her günün hakkını vererek yaşayın. Bu anlaşmalara uymak için yapabileceğinizin en iyisini yapın.

page_eller-yukari-bu-bir-soygundur-devri-gecti_905522316

Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu. Soygunculardan biri bankadakilere bağırır:

“Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”

Herkes sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…

Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada… Soyguncu bağırır:

“Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”

Bunun adı “Profesyonellik”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!

Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk):

“Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki:

“Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”

Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kâğıt diplomalardan çok daha önemlidir.

Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki:

“Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyona ekleyelim, ne dersiniz?”

Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!

Müdür der ki:

“Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”

Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.

Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon çalındığını açıklamış! Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı… Tekrar tekrar saymışlar. Bakmışlar hepi topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe:

“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”

Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…

Banka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.

Buna “Fırsatları kullanmak” derler. Kazanmak için risk almak gerekir.

Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak için hayati önem taşır. Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.

1. HİKÂYENİZİ YAZIN Temiz bir kâğıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikâyesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.

2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.

3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Geçmişi gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.

4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?

5. KENDİNİZİ EĞİTİN Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin. Eğer bir bankacı olmak istiyorsanız, bankacılık ile ilgili kitaplar okuyun, okuduklarınızı not alın, arkadaşlarınızla konuşun, Arkadaşlarınızla birlikte eğitim çalışmaları yapın.

6. DÜZENLİ OLUN Temiz, düzenli ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis ve hayat, motive edilmiş akıl için olmazsa olmaz niteliği taşımaktadır. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Düzenli bir hayatınız olsun, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz.

7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİN Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonunuzun devamının garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayı mı istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an bakıp, hedefinizi hatırlayın.

8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILIN Gönüllü olarak başka insanlara yardım edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz.

9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİN En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, çevrenizdeki insanların kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız.

10. BADİLİK SİSTEMİ KURUN Arkadaşlarınızın gelişimine yönelik hedefleri ya da bir şeyleri başarmak isteyenlerle ‘badilik sistemi’ kurun. Birbirinizi motive edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.

11. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir. Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa ünlü bir lideri, sanatçıyı ya da bilim adamını da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.

12. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN Şöyle bir etrafı gezin ya da bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak, gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekân değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır.

14. BAŞARI HİKÂYELERİNİ OKUYUN Etrafınızdaki insanların başarı hikâyelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikâyeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikâyelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar.

15. MÜZİK DİNLEYİN Müzik sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Koşu yaparken Rocky’nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın. Mesela, sabahları ofisime ya da eğitim vereceğim şirkete giderken, ‘türkü’ dinlemekten çok zevk alıyorum ve bu beni motive ediyor.

16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN Sizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ’su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük başarılara imza atıyordu.

17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN Gerek internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın. Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak hikâyeler bile çok işinizi görecektir. Bu konuda http://www.motivasyon.net adresinden de yararlanabilirsiniz.

18. SAĞLIKLI BESLENİN Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, “sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur”. Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.

19. YETERİNCE UYUYUN Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunuz göreceksiniz.

20. SÜREKLİ ÖĞRENİN En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya “bilmiyorum” demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır. – – –

Hedefler olmadan, hayatınızda kalıcı değişiklikler yapmanız oldukça zordur. Aşağıdaki ipuçlarını kullanarak etkili ve verimli hedefler belirleyebilirsiniz.

21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN Hedefler ile ilgili en önemli ipucu bu. Hedeflerle çalış..! Hedefler, hayatınızın tüm alanlarındaki gelişiminiz için önemlidir, eğer hedefsiz çalışırsanız, gelişiminizde güçlükler ile karşılaşırsınız. İstediğinizi elde etmek için, işinizi şansa bırakmanız hiç de iyi bir yol değildir. Earl Wilson’un güzel bir sözü var. Diyor ki : “Başarı mı? Başarı tamamen şansa bağlıdır. İnanmazsanız başarısız insanlara sorun..!” Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.

 22. BEYİN FIRTINASI YAPIN Temiz bir kâğıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak. Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın. Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları seçin.

23. HEDEFİNİZİ KÂĞIDA YAZIN Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden önce, onu bir kâğıda yazın, hedefinizin somutlaşmasını sağlayın. Böylece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.

24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YAZIN Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin her biri için, ”Bunun bana ne yararı var” sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin.

25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYIN Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alın. “Çocuklarınız ile ilişkilerinizi geliştirmek” çok önemli ve yapmaya değer olabilir, ancak hedefiniz adına çok geniş bir tanımlama olacaktır. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar günleri beraber pikniğe çıkmak, akşam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasında birlikte yemek, ya da gece yatmadan önce onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi. Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.

26. TERMİNLER KULLANIN Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır. Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004’e kadar bitireceğim gibi…

27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olmasıdır. Hedefiniz için yola çıkarken, başlama tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır. Bunun üstesinden gelmek için, başlama tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.

28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer. Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalıdır.

29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLEYİN Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.

30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLAYIN Hedeflerinizin her bölümü için, adım adım detaylı aksiyon planı hazırlayın. Pek çok hedef, ne zaman ne yapılacağı planlanmadığı için başarısızlığa uğrar. Yapacağınızı planlayın ve planladığınızı yapın.

31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZLA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN) Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.

32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde düşünün ve tamamladığınız sayfaların günlük çetelesini tutun. İlerlemenizi ölçmek, hedefiniz gerçekleşinceye kadar motivasyonunuz en üst seviyede tutacaktır.

33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz ya da yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak, Avrupa’yı ziyaret etmek, Japonca öğrenmek vs. Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapıştın.

34. HATIRLATICILAR KULLANIN Post-it’ler günlük görevlerinizi ve hedeflerini hatırlamanız için mükemmel araçlardır. Tabii, abartmamak kaydıyla. Birbiri üstüne geçmiş, ne olduğu okunmayan onlarca not, size hiçbir yarar sağlamayacaktır.

35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN Kendiniz için ödüller belirleyin. Hedefinize ulaştığınızda ya da küçük de olsa bir adım attığınızda kendinizi ödüllendirin ve bunu kutlayın. Çok çalıştınız ve bunu hak ettiniz. Ailenizle dışarıda yemek yiyin, kısa bir seyahate çıkın ya da sizi mutlu edecek başka şeyler yapın. – – – Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.

 36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN Günlük konuşmalarınızda, ‘Bunu başarabilirim’ ya da ‘Bir çözüm buluruz’ gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat edin. Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.

37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCAYIN İnsanların ne kadar başarılı oldukları, iyimser ya da kötümser olmalarına göre değişir. Pozitif davranışlara sahip olmak, üzerinde uğraşmanız gereken bir şeydir. Önemli olan, ne olduğunuz ya da olmadığınız değil, ne olabileceğinizdir.

38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu? Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.

39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ? Mutsuz olduğunuzu anladığınızda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alın. Bu yapılması çok zor olan bir şey, özellikle bir şeyleri kendinize itiraf edecek durumda değilseniz. Yapılması zor, ancak değerli. Karamsarlığa düşmeye başladığınızda, farkına varın ve bu durumu değiştirin.

40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLEYİN Kendimize pozitif bir insan olduğumuzu söylemekten hoşlanıyor olabiliriz, fakat bu her zaman doğru değildir. Arkadaşlarınızın ve ailenizin sizin davranışlarınız ile ilgili söylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceğiniz şeyler söyleyebilirler. Fakat unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi değişimler, yapıcı eleştirilerden gelir.

41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENİN Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından korunabilirsiniz. Eğer kaçamayacağınız bir durum söz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.

42. SİZİ NELER MUTLU EDER? Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz için hayati önem taşır. Sizin ‘mutluluk’ tuşunuz tutum ve davranışlarınızı tekrar ve tekrar geliştirmek için gereklidir. Mesela ben, kötü bir ruh hali içerisindeysem, sabah kahvaltı yapıp yapmadığımı kontrol ederim. Eğer yemediysem, sistemime besin aldıktan sonra 180 derecelik bir dönüş yaşarım. Ruh halim düzeliverir.

43. ARA VERMESİNİ BİLİN Şimdi dışarıya çıkın ve açık havada kısa bir yürüyüş yapın. Sıkıntı duyduğunuz durumlarda, ara vermesini bilin. Bu sizin olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayacaktır. Mesela, eşinizle problem mi yaşadınız ya da amiriniz sizi demoralize edecek şeyler mi söyledi, ani tepkilerden kaçının, bir ara verin, etraflıca düşünün ve öyle harekete geçin. Bununla birlikte, sürekli çalışmayın, ara vermesini bilin. Baltanızı bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayın. Aşağıdaki *hikâye size yardımcı olacaktır. *BALTAYI BİLEMEK “Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım. Ve bir gün şans kapımı çalacak.” Abraham LINCOLN Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş : • “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?” İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş : • “Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.” Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Delfi’deki ünlü tapınakta Sokrates’in şu sözü yer alır: “İnsan Kendini Tanı” Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız…

44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜN Harekete geçmeden önce, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkında düşünün. Eğer bir çalışanınız, sizi de etkileyebilecek bir yanlış yaptıysa, hemen bağırıp çağırmayın. En iyi karşılık (yanıt) üzerinde düşünün. Bunu iki kere yaptıktan sonra harekete geçin. İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu unutmayın.

45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND) Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır. Hayatınızda sizi direk ya da dolaylı olarak etkileyecek şeyler olduğunda, buna yanıt verin. Yani, üzerinde düşünün, çözüme odaklanın. Eğer tepki verirseniz, nedenleri atlamış ve o andaki duruma odaklanmış olursunuz. Sonuçta, daha fazla sıkıntı ve hayal kırıklığı dışında elinize bir şey geçmez. Tepki değil, yanıt verin.

46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DEĞERİNİ BİLİN Etrafınıza bakın ve sahip olduğunuz şeylerin değerlerinin farkına varın. Arkadaşlarınız, aileniz, kariyeriniz, eviniz ya da başka herhangi bir şey. Bu bile başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Kötü şeylerin hayatımıza nasıl girdiğinin önemi yok, biz sahip şeyler için şükretmeliyiz. Farklı bir bakış açısıyla bakın ve hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarın.

47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ Bazen, kendinizi kötü hissetmenizin hiçbir kötü yanı yok. Her zaman, dışadönük, heyecanlı, enerji dolu olmak zorunda değilsiniz. Bir şeylerin yolunda gitmediği, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olacaktır. Dert etmeyin, problemler geçer.

48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN Sorunlara mantığınızla yaklaşın. Duygularınızla hareket ederseniz, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.

49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DURUN Etrafınızdaki negatif konuşmalara katılmayın. Eğer, konuşmanın bu yönde ilerlediğini görürseniz, özür dileyerek kibarca oradan uzaklaşın.

50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN Güne gülümseyerek başlayın. Bugün, başarılacak ve hoşlanılacak pek çok şeye sahip olacaksınız. Hayat kısa..! Ancak, bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bunu asla unutmayın.

MOTİVASYON MASALLARI Pek çok insanın kafasında bir hedef vardır, fakat ona ulaşmak için adım bile atmazlar. Neden? Zihinlerindeki yanlış inançlar, masallar yüzünden. Aşağıdaki bölümde, başlıca yanlış inançlar ve neden onlardan sakınmanız gerektiğini bulacaksınız. Beceremem, onu yapamam Evet, yapabilirsin! Diğerleri ne yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin. Aynı büyüklükte beyin, aynı iki kol ve bacak, her gün aynı zaman diliminde yaşayan kadın ya da erkek tarafından yapılmış olan tüm olağanüstü şeyleri, sen de yapabilirsin. Yarın başlarım Belki, yapamazsın. Bugün yapabileceğin şeyleri asla erteleme. Yarın garanti değil ve geleceğin ne getireceğini kimse bilmiyor. Yalnızca şu andan eminsin. Buradasın ve hedeflerine ulaşabilirsiniz. Bu benim için doğru olmayabilir Uğraştığınız şeyin sizin için en iyisi olduğundan hiçbir zaman %100 emin olamazsınız. Çünkü sürekli yenilenir ve değişir. Hedefe yürürken pek çok kere yol değiştirirsiniz. Mükemmel fırsatlar kapınızı çalana kadar beklemeyin. Harekete geçin.

http://www.myenocta.com sitesinden alıntıdır.

DÖRT MEVSİM VE ÖNYARGI

Yayınlandı: 02 Ekim 2012 / Kişisel Gelişim

Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş. İlk oğlan Kışın gitmiş, ikincisi İlkbaharda, üçüncüsü Yazın, sonuncusu Sonbaharda gitmiş.

Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş.

İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş.

İkinci oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş.

Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim” demiş.

Sonuncu oğlan, hepsinin de haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu bildirmiş.

Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş, çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişlermiş.

Onlara; “bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını” anlatmış. Ya da neye sahip olup olmadıklarını…

“Gerçekleri ancak sonunda, dört mevsimi de yaşadıktan sonra görürsünüz.

Eğer Kışın vazgeçerseniz İlkbaharın nimetinden olursunuz;

Yazın güzelliğinden ve Sonbaharın bereket ve bütünlüğünden de.

Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri silmesine izin vermeyin.

Hayatınızı bir mevsimi yüzünden yargılamayın. Unutmayın ki, ilerde şu anki zamanı arayabilirsiniz

veya daha güzel günleri yaşamayı kaçırabilirsiniz..

İŞTE BAŞARI HİKÂYESİ

Yayınlandı: 02 Ekim 2012 / Kişisel Gelişim

Marlboro nasıl tutuldu?

Marlboro firması ilk kurulduğunda işleri çok kötü gidiyormuş. Şirket iflasın eşiğinde iken bir adam gelmiş, “satışları bir ayda 3 katına çıkarırım ama bunun karşılığında da şirketin yarısına ortak olurum, yok çıkaramazsam ömrümün sonuna kadar fabrikada bedava tütün sararım” demiş. Marlboro’nun sahipleri zaten çıkmaz sokaktaymış, “Bir haftaya kalmaz batacağız, kaybedecek neyimiz var ki” diyerek kabul etmişler teklifi… Adamın bunlardan tek isteği binlerce boş Marlboro kutusuymuş. Zaten depoda milyonlarcası varmış, talebini karşılamışlar hemen. Sonra bizimki bütün paketleri tek tek ezmiş ayağıyla, gece 12’den sonra da hepsini uçaktan bütün Amerika’nın üstüne atmış. Sabah millet uyanınca bir bakmış ki her tarafta boş Marlboro kutuları. “Yahu, bu sigara bu kadar çok içildiğine göre vardır bir hikmeti” diyerek sigara bayilerine akın etmişler. Şirket o ay 3 değil 5 katı satış yapmış. Tabii bizim adam da şirketin yarısına ortak olmuş. O kişi de kimmiş biyor musunuz? Philip Morris…

GÜL YAPRAĞI

Yayınlandı: 17 Eylül 2012 / Kişisel Gelişim

Uzakdoğu’da bir Budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda ne vurulacak bir tokmak ne çalınacak bir zil vardı.

Bir süre sonra kapı açıldı… İçerdeki Budist, kapıda duran yabancıya baktı… Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı…

IŞIĞI GÖRMEK

Yayınlandı: 17 Eylül 2012 / Kişisel Gelişim

4 Temmuz l952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina adasından,2l mil batıda kalan, Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florance Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak l5 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli yüzücü Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı. ”Karayı görebilseydim başarabilirdim !” Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu… Tek neden sis yüzünden karayı görememekti…

KURBAĞA İLE AKREP

Yayınlandı: 17 Eylül 2012 / Kişisel Gelişim, Kıssadan Hisseler

Akrep bir gün yiyecek ararken bir nehrin kenarına gelmiş. Karşıya geçecek bir yol bulamamış bir türlü. Bu sırada suda bir kurbağa görmüş. Kurbağaya kendisini karşıya geçirip geçiremeyeceğini sormuş. Kurbağa: “Sen beni sokarsın!” diyerek, kabul etmemiş.

Akrep, kurbağaya söz vermiş onu sokmayacağına dair. Kurbağa da: “O halde çık sırtıma seni karşıya geçireyim” demiş. Akrep kurbağanın sırtına çıkmış, nehrin yarısına geldiklerinde, akrep dayanamayıp kurbağayı sokmuş. Kurbağa son anlarında akrebe sormuş:

– Hani beni sokmayacağına dair söz vermiştin! Şimdi ben ölüyorum, ben ölünce sen de boğularak öleceksin!

Akrep de mahcup bir şekilde karşılık vermiş:

– Ne yapayım kurbağa kardeş? Bu benim doğamda var!

YEŞİM TAŞI

Yayınlandı: 17 Eylül 2012 / Kişisel Gelişim, Kıssadan Hisseler

Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. “Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım” diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. “Anlat, dinliyorum” demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış. Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, “Bu bir yeşim taşıdır” dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış. “Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi, şimdi güle güle” demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.

Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş. “Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister. Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım, bu ne biçim ustalık? Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı.” diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş. Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.

Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış. İşte taşın” demiş, “Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?” Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vermiş: “Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın. “Bu söz üzerine genç adam bütün sükûnetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş: “Bu taş yeşim taşı değil usta!”

Öğrenmek için zaman gerekir, sabır gerekir, ustaları izlemek gerekir. Dünya hızlandıkça zaman kısalabilir ama öğrenmenin esası değişmez.

Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlı adamı görünce önce duraksadı. Sonra; onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti. “Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız” dedi. “Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.” Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı: “Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz” dedi.

Akşam eşi geldiğinde kadın, karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. “Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler” dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. “Bir bakıversen dışarı” dedi. “Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.” Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. Eşim geldi, şimdi evde” dedi ve onlara davetini yineledi: “Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?” Kadının davetine, yaşlılardan biri yanıt verdi: “Biz üçümüz birlikte gelemeyiz” dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: “Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginliktir” dedi. “Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı, benim adım ise Sevgidir.” Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: “Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın dedi. “İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin.”

Kadın, Sevgi’nin önerisini eşine anlattığında adam, sevinçten göklere fırladı. “Aman ne güzel, ne güzel” dedi. “Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlik’i davet ederiz ve evimiz de bir anda Zenginlik’e kavuşmuş olur. Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. “Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?” dedi.

Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi: “En doğru karar, Sevgi’yi davet etmek değil midir?” dedi. “Düşünsenize, evimiz bir anda Sevgi’ye kavuşacak.’ Gelinin bu önerisi, kayınpederinin de, kayınvalidesinin de çok hoşlarına gitti.

“Tamam, en doğru karar bu olacak dediler. “Sevgi’yi davet edelim…”

Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: “İçinizde hanginiz Sevgi’ydi?” dedi. “Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun…” Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi’nin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik’le Başarı’ya sordu: “İnanamıyorum siz de geliyorsunuz?” dedi. Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler: “Eğer içimizden yalnızca Zenginlik’i ya da Başarı’yı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik” dediler. “Fakat siz Sevgi’yi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.” Ve kadının “Niçin?” diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:

“Çünkü Sevgi’nin olduğu her yerde, biz Zenginlik ve Başarı da her zaman, onun yanında oluruz.”