DİNLE EBU’L-KASIM’DAN \ İHSAN ELİAÇIK

Yayınlandı: 13 Nisan 2012 / İhsan Eliaçık, İktibaslar

Malum, peygamberimizin doğuş sırasıyla Kasım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıma, Abdullah, İbrahim adında üçü erkek dördü kız olmak üzere yedi çocuğu olmuştu. Bu yedi çocuğun altısı Hatice’den, yedincisi Mâriye’den idi. Fatıma hariç hiç birisi yaşamadı. Fatıma da kendisinden 6 ay sonra vefat etti.

Peygamberimizin ilk çocuğu Kasım idi. Bu sebepten künyesi Ebü’l-Kasım (Kasımın babası) oldu. Hz. Peygamber, Ebû’l-Kasım adıyle çağırılmasından hoşlanırdı. Sahabeler de kendisini bu isimle çağırırlardı. Kasım iki sene yaşadı. Mekke’de vefat etti. Peygamberimizin çocukları içinde ilk ölen Kasım oldu.

Hadis kitaplarında özellikle Ebuzer hadisleri “Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki” diye başlar. Ben de onun bu gayet hoş ve içten ifadesini esas alarak bir derleme yaptım. Aşağıda aynı adla yayınlamayı düşündügüm “40 hadis şerhi”nden seçme hadisler okuyacaksınız. Kendi oluşturduğum hadis seçme kriterlerime göre (bkz. “Hadis üzerine” başlıklı makale) ve sadece mülk konusu ile ilgili olanlar seçilmiştir.

Bu yazıda “Dostum Ebu’l-Kasım” konuşsun, ben susuyorum.

***

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Üç şey ortaktır: Su, ateş, mera. Bunlardan alınacak bedel de haramdır.” (İbn Abbas’tan: Kütüb-i Sitte; hadis no: 772).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Kim malının zekâtını sevap umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Âl-i Muhammed’e ondan bir hak yoktur.” (Muaz’dan: Ebû Dâvud, Zekât 4, (1575); Nesâî, Zekât 4, (5, 15, 16).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Şu Uhud dağı kadar dinarım (altınım) olsa ey Ebuzer, evimde üç gece bırakmak istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanını da Allah’ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim.” Ve elleriyle önüne, sağına soluna dağıtma işareti yaptı. (Ebuzer’den; Buhârî, Zekât 4; İstikrâz 3, Bed’u’l-Halk 6; İsti’zân 30, Rikâk 13, 14; Müslim, Zekât 34 (992).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Kâbe’nin Rabbine yemin olsun onlar zararda!” Ey Allah’ın Resûlü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Dedi ki: “Onlar mal yığanlardır!” Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- şöyle şöyle bol bol verenler müstesna” dedi ve hemen ilâve etti: “Böyleleri ne kadar az! (Ebuzer’den: Müslim, Zekât, 301, (590); Buhârî, Eymân 3, Zekât 43; Tirmizî, Zekât 1, (617); Nesâî, Zekât 2, (5, 10-11).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.” (Ka’b İbnu İyâz’dan; Tirmizî, Zühd 26, (2337).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “İnsanoğlu malım malım der. Hâlbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka sahibi olduğu neyi var?” (Abdullah İbnu’ş-Şihhîr’den; Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Nesâî, Vesâya 1 (6, 238); Tirmizî, Tefsîr, Tekâsür, (3351).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Altına tapanlara lanet olsun! Gümüşe tapanlara lanet olsun!” (Ebu Hureyre’den; Tirmizî, Zühd 42, (2376).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Altın ve gümüş (biriktirenler) kahrolsun!” diye haykırdı ve bunu üç kere tekrar etti. (Abdurrezzak’tan; Kutüb-i Sitte; Zekât, 2011, İbn Kesir; Tövbe 34. ayet tefsirinde).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal hırsıyla dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.” (Ka’b İbn Mâlik’den; Tirmizî, Zühd, 43, (2377)

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Size ümem-i kadime (eski kavimlerin) hastalığı sirayet etti: Bu, (mal) hasedi ve buğzudur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın.” (Zübeyr’den; Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 57, (2512).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Allah’ın eli (yedullah) doludur. Gece ve gündüz boyu yapılan arkası kesilmez infaklar onu azaltmaz. Arz ve semâvâtın yaratılışından beri Allah’ın infak ettiklerini düşünün! Bunlar, O’nun elindekinden hiçbir şey eksiltmemiştir.” (Ebû Hüreyre’den; Buhârî, Tevhîd 22, 35, Tefsir, Hûd 2, Nafakât 1; Müslim, Zekât 37, (993); Tirmizî, Tefsîr, (3048).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Bir adam, Allah’ın Resulü’ne uğradı. Peygamberimiz yanında bulunan zâta: “Şu gelen kimse hakkında görüşün nedir?” diye sordu. Adam: “O, halkın zengin eşrafındandır, bir kıza tâlib olsa hemen verirler, birisi lehine şefaatte bulunsa, hemen kabul ederler” dedi… Derken az sonra bir adam daha uğradı. Peygamperimiz “Peki bunun hakkında görüşün nedir?” dedi. Adam: “Ey Allah’ın Resûlü! Bu, müslümanların fakir takımındandır. Bir kıza tâlib olsa vermezler, şefaatte bulunsa itibar etmezler, bir şey söylese dinlemezler?” cevabını verdi. Bunun üzerine dedi ki: “Bu, onun gibilerin bir arz dolusundan daha hayırlıdır?” (Sehl ibn Sa’d’dan; Buhârî, Rikâk 16, Nikâh 15, İbn Mâce, Zühd 5, (4120).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “(Ey Âişe! Cennette) benimle olman seni mutlu edecekse dünyada bir yolcunun azığı kadarı ile kifâyet et. Sakın zenginlerle sohbet arkadaşlığı etme. Bir elbiseye yama vurmadan eskimiş sayma.” (Aişe’den; Tirmizî, Libâs 38, (1781).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Allah’ım, Muhammed ailesinin rızkını belini doğrultacak kadar ver.” -Bir diğer rivâyette ‘yetecek kadar’- (Ebu Hureyre’den; Buhârî, Rikâk 17; Müslim, Zekât 126, (1055); Tirmizî, Zühd 38, (2362).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Allah’ım, beni yoksul olarak yaşat, yoksul olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de yoksullar zümresiyle birlikte haşret.” Âişe sordu: “Niçin ey Allah’ın Resûlü?” “Çünkü”, dedi, “Onlar cennete, zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Âişe! Yoksulları sev ve onları meclisine yaklaştır, tâ ki Kıyâmet günü Allah da sana yaklaşsın.” (Aişe’den; Tirmizî, Zühd (2353).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “(Miraç sırasında) cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenlerin büyük çoğunluğunun yoksullar olduğunu gördüm. Zenginlerin cehennemlikleri ateşe gitmeye emrolunmuşlardı, geri kalanlar da mahpus idiler…” (Üsâme İbn Zeyd’den; Buhârî, Rikâk 51, Müslim, Zühd 93, (2736).

* Dostum Ebu’l-Kasım ‘Ey Allah’ın Resûlü! Ben seni seviyorum’ diyen bir adama “Ne söylediğine dikkat et!” dedi… Adam: ‘Vallâhi ben seni seviyorum!’ deyip, bunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine adama: “Eğer beni seviyorsan, yoksulluk için bir zırh hazırla. Çünkü beni sevene yoksulluk, hedefine koşan selden daha süratli gelir.” (Abdullah İbn Muğaffel’den; Tirmizî, Zühd 36, (2351).

* Dostum Ebu’l-Kasım bir gurupla otururken uzaktan bize doğru gelen Mus’ab İbn Umeyr’i gördü. Üzerinde deri parçası ile yamanmış bir bürdesi vardı. Peygamberimiz onu görünce, (Mekke’de iken yaşadığı zenginliği ve bolluğu düşünerek ağladı. Sonra şunu söyledi: “Gün gelip, sizden biri, sabah bir elbise, akşam bir başka elbise giyse ve önüne yemek tabakalarının biri getirilip diğeri kaldırılsa ve evlerinizi de (halılar ve kilimler ile) Ka’be gibi örtseniz o zamanda nasıl olursunuz?” ‘O gün, dediler, biz bugünümüzden çok daha iyi oluruz. Çünkü hayat külfetimiz karşılanmış olacak, biz de taate daha çok vakit ayıracağız.’ “Hayır!” buyurdu, “Bilakis siz bugün o günden daha iyisinizdir.” (Ali b. Ebi Talib’den; Tirmizî, Kıyamet 36, (2478).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Ey Ensar topluluğu! Siz cahiliye devrinde Allah’a kulluk yapmazken, üzerinize düşeni yapar, malınızı doğru yolda harcar, misafirlere ikramda bulunurdunuz. Fakat Allah size hak dini ve Resulünü gönderdikten sonra, artık mallarınızı biriktirmeye mi başladınız? Mallarınızdan infak ediniz. Zira insanların yırtıcı hayvanların ve kuşların yediği mallarınız sebebiyle size ecir verilecektir.” Bunun üzerini oradakiler dağıldılar ve herkes bahçesini çeviren duvarları yıkarak insanların ve hayvanların geçebileceği geçitler yaptılar. (Et-Terğib; 4/156)

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Gerçekten de bu altın ve gümüş sizden önce gelen ümmeti helak etti. Cimrilik, hırs ve övünmeden kaçınmadığınız takdirde bunlar sizin de helak sebebiniz olur.” (Tırmizi; Zühd 16, Muslim; Zühd 1).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Zenginlik fitnesinin şerrinden ve yoksulluk fitnesinin şerrinden sana sığınırım.” (Buhari; Deavat 38,40,42, Muslim; Zikr 15,50)

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Muhammed ailesinde, dokuz kadın bulunduğu bir zamanda, ne bir sa’ hurma, ne de bir sa’ hububat gecelememiştir.” (Enes’den; Buhârî, Rehn 1, Büyû 14; Tirmizî, Büyû 7, (1215); Nesâî, Büyû 50, (7, 288).

* Dostum Ebu’l-Kasım (öldüğü vakit geride) “Ne dinar, ne dirhem, ne köle, ne cariye ne de başka bir şey bıraktı. Onun bıraktıkları beyaz katırı, silahı ve yakınları için tasadduk ettiğiydi.” (Amr İbnu’l-Haris el-Huzâî’den; Buhârî, Vesaya 1, Cihad 61, 86, Humus 3, Megazî 83; Nisâî, Ahbas 1, (6, 229)

* Dostum Ebu’l-Kasım (öldüğü vakit geride) “Ne dinar, ne dirhem, ne koyun ve ne de deve bıraktı. Hiçbir vasiyette de bulunmadı.” (Aişe’den; Müslim, Vasiyyet 18, (1635); Ebu Davud, Vasaya 1, (2863); Nesâî, Vesaya 2, (6, 240)…

* Dostum Ebu’l-Kasım’ın şöyle dediğini işittim: “Biz peygamberlere varis olunmaz, bıraktığımız sadakadır!” (Ebubekir ve Aişe’den; Buharî, Feraiz 3; Müslim, Cihad 51, (1758); Muvatta, Kelam 27, (2, 993); Ebu Davud, Harac 19, (2976, 2977).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Bir evin gölgesi, katıksız ekmek ve Âdemoğlunun avretini örten şeyden ötesi fazladır. Âdemoğlunun onda hakkı yoktur” (Tırmızi; Zühd, 9/206)

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Ben yalnız bölüştürücüyüm” (Buhari; Humus, 7).

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Hiçbir nebinin süslü püslü bir eve girmesi doğru olmaz” (Hanbil; 5/221, Ebu Davud; Atime, 8, İbn Mace; Atime, 56).

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Yanıbaşında komşusu aç iken tok yatan mümin değildir.”(Kenzu’l-Ummal; Hadis No: 24904).

* Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Kıyamet günü öyle topluluklar gelecek ki, amelleri Tıhame dağı kadar oldukları halde cehennem ateşine girmeleri emredilir.” Dediler ki ey Allah’ın Resülü onlar namaz kılıyorlar mıydı? “Evet” dedi. “Onlar namaz kılıyorlar ve oruç tutuyorlardı, hatta gece namazına kalkıyorlardı. Ancak dünyalık bir şey gördüklerinde hırsla atlıyorlardı.” (İbn Mace; Zuhd, 2/1418).

***

Sadaka Resulullah ev kemâ gal…

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.